Hoşgeldin =) Mutlu ya da mutsuz...Kafama estikçe yazdım ben...

Okuyup kendinden bir şeyler bulur musun bilmem!! İyi yazıyorum diye kendimi de övemem... İçimi döktüm, döküleni topladım bir daha döktüm belki. Tekerrür ettim kendimi, hırpaladım, yordum, yücelttim de bazen. Ben benim olanı ve olmayana özlemimi, kaybettiğimi ve kazandığımı, kızdığımı ve sevdiğimi, dengesizliklerimi ve özlemlerimi yazdım buraya. Ortaya çıkanı seversen ne mutlu bana!

2 Eylül 2011 Cuma

KIRILMA NOKTASI

Bir buz dağı varmış evvel zaman içinde buz gibi soğuk suda yüzüyormuş, nereye gittiğini bilmeden. Suyla aynıymış dereceleri, belki 1 derece oynuyormuş, haliyle ne buz dağı giderek küçülüyor ne de su giderek artıyormuş. Oranlar da sıcaklıklar da hep aynıymış. Hayatta tutuyorlarmış birbirlerini…
      Ama su hep aynı su değil. Herkes buz dağını soğuk tutan o buz gibi su misali hoş tutacak değil ya! Bir de dış etkenler var hesaba katılmayan. Meraklanıp başka denizler, okyanuslar aramaya çıkıyor su bir gün. Ve giderek ısınmaya başlıyor, ısınınca malum soğuması da zaman alıyor. O soğuyana kadar olan buz dağına oluyor. Suyun ısısından canı yanıyor, suyun ısısından hep bir şeyler kopup gidiyor buz dağından. Sürüklendiği yerde su daha da ısınınca, giderek eriyip tükeniyor buz dağı. Yine de gıkını çıkarmıyor. Buz dağı eridikçe su artıyor. Haznesine çok geliyor belki bulduğu yerden de taşıyor. Zarar verir oluyorlar birbirlerine…
       Zaman geçiyor… Bakıyorsun su öyle bir artmış ki sığmaz olmuş bulunduğu haznelere. Zaman geçiyor… Bakıyorsun ki su, buz dağını yine kaldırıyor yüzeye, ama ne su eski su ne buzdağı eski buz dağı.  Su hep ısıtmış istemeden onu hep eritmiş ve hep tüketmiş içten içe. İncecik bir tabakadan başka bir şey kalmamış buz dağından geriye. Erittikçe yine de suya vermiş her şeyini. Ama su da kaldıramamış bu kadar buzdağının benliğini. O incecik buz parçası istemese de çatlamış kenarından köşesinden. Biliyormuş buz aslında artık eskisi kadar güçlü olmadığını. Zaten çok da sürmemiş çatlaklarının büyümesi. Kırılmış buz. Kaç parçaya ayrılmış bilen yok. Su da kontrol edemediği o yeni zerreleriyle ayırmış onu parçalara. Her bir parçasını savurmuş başka yöne.
      Pişman olup da aksa da donabileceği başka denizlere, hiçbir zaman aynı olmamış o donup oluşturduğu yeni buzlar. Zamanında vermeliymiş kendinden bu kadar işte o an anlamış ki geç kalmış, kaybetmiş o nereye gitse kendiyle beraber kayıp giden buz dağını. Kaybetmeden buz dağını bir şeyler yapmalıymış, çünkü ondan sonraki benzerleri istenilenin yerini tutmazmış hiçbir zaman.

22/10/2010
N.U.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder