Hoşgeldin =) Mutlu ya da mutsuz...Kafama estikçe yazdım ben...

Okuyup kendinden bir şeyler bulur musun bilmem!! İyi yazıyorum diye kendimi de övemem... İçimi döktüm, döküleni topladım bir daha döktüm belki. Tekerrür ettim kendimi, hırpaladım, yordum, yücelttim de bazen. Ben benim olanı ve olmayana özlemimi, kaybettiğimi ve kazandığımı, kızdığımı ve sevdiğimi, dengesizliklerimi ve özlemlerimi yazdım buraya. Ortaya çıkanı seversen ne mutlu bana!

27 Kasım 2012 Salı

Eski mektuplar vol 1.



“O”nu tanıyalı 1 sene 9 gün oldu…
Ne yazacağımı bilmiyorum. Bu şekilde başlayan o kdr çok mektubu yarıda kestim ki! Belki bunun da sonu gelmez bu yüzden çok da önemli değil aslında. Sadece olur olmaz yerlerde aklıma gelmenden bıktım. Birgün tekrar karşıma çıkacak mısın bunu bile bilmiyorum. Bu gün dolmuşa bindim. Eve gelene kadar aklımda o kdr saçma bir anı canlandı ki inanamadım. Sana adınla hitap ettiğimde “Sensin o” derdin ya işte o zaman aklıma geldi. Sana ya aşkım demeliydim ya hayatım ya bitanem vs vs. Ya şimdi ne demeliyim? Umutsuzluğum, mutsuzum mutsuzluğum…Hayatımın ışığını tek üflemeyle söndüren lanet herif, Allah’ın belası ya da geberesice…?Peki anlamadığım, söylemem gereken bunlarken neden içimden hiç gelmiyor? Belki de evlendin…Nasıl dayanırım, nasıl toplarım kendimi? Askerdeyken hayatlarındaki insanı unutmazmış erkekler. Ben senin hayatında sadece öylesine bir insan bile değildim. Elindim, kolundum, ayağındım, tutunacak dalın, sıcak yuvandım, evindim…Herşey benim için neden senin için olduğu kadar basit olamıyor? Anlayamıyorum, sanırım zekam geriledi. Ya da aslında hep hayaldin, halüsinasyonlarımdan biriydin. Ama ya senle tanışanlar? Yoruldum seni düşünmekten, yoruldum bir aşk yaşadığımı ve bu aşkın içinde tek başıma debelenirken, senin orda bensiz mutlu olma olasılığını, bunun yüzdesini, olabilitesini hesaplamaktan. Sayende matematiğe alıştım. Dilim varmıyo beni hiç sevmemişti demeye. Keşke gerçekten bilebilseydim ne hissettiğini. Bende kendimi zayıf sanırdım, 2 damla kan kaybedince yerimden kalkamazdım. Bıraktığın yara kabuk bile bağlamadı, hala oluk oluk kanıyo. Keşke öldürse ama onu bile yapmıyo. Kanımda sorun mu var acaba?Pıhtılaşmıyo… doktora gitsem çare bulur mu seni kafamdan atmam için? Belki de kabus kapanı mı ne ondan almam lazım. Numaranı telefondan silerken ne kadar unutkan olduğumu bile unutmuşum. Sanki Allah’ın takdiri bu. Senle ilgili herşey burada, yanımda, hergün tekrar canlanıp yaşanırken, seni aramak için çevirdiğim numara hafızamdan silinmiş. Yüzün hep gözümün önünde, alaylı bakışların, sana sevgimi gösterince “tamam şımarma” diye bıyıkaltından gülüşlerin, ellerin, tırnaklarının üstünü kemirişin, ağzını fazla açmadan konuşuşun, bu son şansın diye tehditlerin, askeriyenin önünde beni öpmemek için kendini tutuşun, dudaklarıma sonra da gözlerime bakıp sonra “görüşürüz hayatım dikkatli kullan hız yaptığını görmiyim, tepeden bakıcam gidişine”diyip gidişin, hastaneye her geldiğimde seni camda beni beklerken buluşum. O gidişlerini bilmiyorum kaç kez seyrettim. Arkana dönüp mutlaka bakardın hem de birkaç kere.”Emredersiniz komutanım” ya da “Emredin komutanım?” Ne kadar gülmüştüm o hikayeye. Gözyaşlarımı yanağımda yakalayıp öpmüştün. Kızınca hiçbi şey istemezdin “İstemiyorum anlamıyo musun?” “Ölsen de umrumda olmaz böyle davrandığın sürece.” Keşke yakmasaydım msj defterini. Söz yüzüğünün lafı geçmişti. “Bu burda kalamaz, öğle aranda git yüzük beğen. Erkeğim beni istiyo de sanane de kuyumcuya.” “Bana böyle bakma içim acıyo” demiştin. Ağlamak yoktu hiçbir zaman ama her gidişinde ağlardım. Uyurken horlardın hiç durmadan ama ben uyumasam da olurdu kıyıp kaldıramazdım. Yetmiyorum sana derdin ama hep yettin. Babamı tartışırdık. Sevmeyeceğini düşünürdün herkesten farklı olarak. Onun seni sevmeyeceğini değil senin onu sevmeyeceğini. Ama anlaşmıştık sevmek şart diildi saygıda kusur etmek yoktu ne de olsa o  BENİM babamdı. Küstüm hayata, inan ot gibi yaşıyorum. Ben seni hala seviyorum. O kadar zaman oldu ama hala resmine bakmadan uyumuyorum. Bu ölene kdr böyle olacak, acım hiç dinmeyecek ve artık alışkanlık olacak ve farkettiysen hiç dön demedim çünkü dönme istemiyorum. Karşıma çık ve sana olan bu kuvvetli bağ, bu bitmek bilmeyen aşk, bu kanayan yara hiç yokmuş gibi davranıyım yeter bana, gör o kör gözlerinle seni artık sevmediğim yalanını ve buna seni gerçekten inandırıp öyle devam ediyim hayatıma. Aklının bi ucunda varsam bile o an at beni ordan. Sensiz olduğumu ve yine senden önceki o hiç de senin tarzın olmayan insan olduğumu gör ve hayatımdan öyle git herşeyim...

30 Kasım 2009
N.U.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder