Hoşgeldin =) Mutlu ya da mutsuz...Kafama estikçe yazdım ben...

Okuyup kendinden bir şeyler bulur musun bilmem!! İyi yazıyorum diye kendimi de övemem... İçimi döktüm, döküleni topladım bir daha döktüm belki. Tekerrür ettim kendimi, hırpaladım, yordum, yücelttim de bazen. Ben benim olanı ve olmayana özlemimi, kaybettiğimi ve kazandığımı, kızdığımı ve sevdiğimi, dengesizliklerimi ve özlemlerimi yazdım buraya. Ortaya çıkanı seversen ne mutlu bana!

5 Ocak 2013 Cumartesi

Benim!


Evet…evet yoruldum. Bu hayattan, senden, sensizlikten ve bir şeylerin hep ters gitmesinden… Ama yok HERŞEYİM ne bana yakışır vazgeçmek senden ne de sana olan, beni de aşan o duygularıma. Aldatmıyorum seni. Aklımı çelmeye çalışan kim ya da ne olursa olsun içimde olan hep sensin. Biliyorum ki senden başkası bu kadar derinlerime böylesine hücrelerime işleyemeyecek. Güzel seni rüyalarımda sevmek. Bir daha senin olmak sonra bir daha yine ve yine ve yine. Özledim kulağıma fısıldadığın bütün o emir cümlelerini. Bana bakışlarından anlam çıkarmaya çalışmayı özledim. Anlamıyorum seni anlamaya da çalışmıyorum artık. Seviyor musun? Bir gün şüphem yokken ertesi gün belki hayır derim bu soruya. Emin olduğum tek şey sana olan sevgim ve bunun bitmeyeceği. Şairin dediği gibi geceleri ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi seviyorum seni. Ruhum öylesine aşık ki bedenine, benden memnuniyetsiz sana kaçmak istiyor. Bedenim o kadar aşık ki ruhuna içine işle hiç çıkma istiyor. Tamamlanmıyorum… Tamamlanamıyorum sensiz… En beteri de ne biliyor musun? Anlatamıyorum hiç kimseye bendeki seni. Ruhumun sana olan açlığını anlatamıyorum.

Ama ölmeden önce göreceğim seni ahdım var. Ölmeden önce son kez gözlerin gözlerime değecek ve bu gözler açık gitmeyecek ondan sonra. Seni sevdiğimi sen nasıl biliyorsan dünya alem de öyle bilecek. Sensiz de kalsam sen varsın, sen istemesen de sen hep buradasın. Bu bedende nasıl yaptıysam seni hapsettim istesen de çıkamazsın. Özümdesin, damarlarımda akıyorsun.

Sen benim yanında hiç yatamayacağım eşim, o deftere imzayı hiç atmayacak olan damadım, bir daha kadın olduğumu hissettirmeyecek olan erkeğim ve hiç doğmayacak çocuklarımın babasısın. Sen benimsin benim kalacaksın…

07 Ocak 2011
N.U.


BOŞVER...


Ne garip… Seni sevdim… Hâlbuki ben kimseyi sevmezdim. Ya da belki seni sevdikten sonra anladım ki kimseyi sevmemiştim. Ya da ismi sevgi değildi. Daha hafif bir kelime bulmalı daha önce hissedilen güzel duygulara, daha ucuz ve daha aldatıcı… Ağzına bir parmak bal çalmaktı, fazlasına hiç sahip olamamaktı onlar çünkü. Şimdi bir başka oluştu içimde sevgi, sanki diğer bütün güzel duygulardan da vardı içinde azar azar. Sanki bir kokteyldi alabildiğine sarhoşluğumu borçlu olduğum… Ne garip sevdim seni… İçimi yırtarcasına çıkıyor bu sevgi şimdi. Sana doğru bir yol bulmak için her gün beni parçalarcasına sana yol alıyor. Ne garip hangi yöne gideceğini bile bilmiyor. O kadar yoksun ki… Yolunu bulamayan zavallı aşkım, ne onu yaratana geri dönebiliyor ne de alıcısına gidebiliyor. Öylece karmaşık sokaklarımda kaybolmasını, öylece çürüyüp gitmesini izliyorum ama niyeyse hiç ama hiç acımıyor içim. Çünkü içimde ondan o kadar fazla var ki!  
Aslında evet, çok var ama daha ne kadar daha üretebilirim bilemiyorum. En büyük düşmanlarım… Yokluk da, açlık da, yalnızlık ya da sensizken ona bensizlik de diyebiliriz, belki hepsi toplanmış, sonumu hazırlıyorlar şimdi… Ama yok!! Hepsine inat!! Bu fabrikada üretim durmayacak, senden başka müşteriye de bu aşk satılmayacak. Tek müşterim… Biliyorum gelmeyeceksin! Biliyorum geleceğim desen de hiçbir zaman gelmeyeceksin. Batacağım, onlar da biliyor ya zaten, iflasın eşiğindeyim. İnanır mısın bilmem ama sıfırı tükettim. Nefes alacak gücüm bile kalmadı ama nedense makineler çalışır halde takıldı kaldı. Durduramıyorum… Her geçen gün daha çok seviyorlar seni… Her geçen gün daha çok sevmeye zorluyorlar beni. İnan zorla seviyorum seni. Kalbimin zoruyla seviyorum. Durmaya hazır sanki senin için çarptığı gibi… Dur desen durdurur bütün makineleri. Ana şalteri sana devrettiğimi unutmuşum tabi. Kapatamıyorum. Bu cehennem gibi sesleri durduramıyorum. Sevgi sözcükleri fısıldayan makineleri ana şaltere, o kalp denen lanet şeye bağladığımı da unutmuşum. Ne kadar da aptalım zaten ne yapacaksın ki beni? Emrine verilen bedeni bile kontrol edemeyen, o bedendeki beyinle senden başka hiçbir şey düşünemeyen, gözle bile görülemeyen bir duygunun ne kadar büyük olduğunu iddia eden, o bedende taşıdığı kör gözleriyle senden başkasını göremeyen ve o kalbini seni sevmekten başka bir şeye kullanamayan beni? Napcaksın ki sen beni? Belki sen de vardın aptallığımın farkına, ondan gittin değil mi? Haklısın ben de olsam ben de giderdim… Hem napcaksın ki sen senin uğruna kendinden vazgeçecek kadar seven beni? En iyisi boşver gitsin sen beni…

28 Ağustos 2010
N.U.