Hoşgeldin =) Mutlu ya da mutsuz...Kafama estikçe yazdım ben...

Okuyup kendinden bir şeyler bulur musun bilmem!! İyi yazıyorum diye kendimi de övemem... İçimi döktüm, döküleni topladım bir daha döktüm belki. Tekerrür ettim kendimi, hırpaladım, yordum, yücelttim de bazen. Ben benim olanı ve olmayana özlemimi, kaybettiğimi ve kazandığımı, kızdığımı ve sevdiğimi, dengesizliklerimi ve özlemlerimi yazdım buraya. Ortaya çıkanı seversen ne mutlu bana!

15 Aralık 2013 Pazar

Çıkmaz Sokak

Ne işimiz var bu çıkmaz sokakta bilmiyorum... Heryeri karanlık, heryeri pislik içinde. Yolun buraya çıkacağını bile bile mi geldik soruyorum kendi kendime ama bildiğim bişey varsa o da yerimizin burası olmadığı...

Çıkmıyorsa çıkarmalı bu sokağı senin bahçelerine, gidecek güç kalmadıysa yeniden sarılmalı "biz"e ve güç alıp devam etmeli yola... Şeytan olmaz diyip sabrımızı bir ruh emici gibi emse de biz ayrılmayı aklımızdan geçirmemeliyiz; biliyorum sabır bizim büyüğümüz olmalı, koruyucumuz olmalı bu sokakta. Cesaret başka bir büyüğümüz ki elimize geçen herkesle kırmalıyız o duvarları, gerekirse onları çarparak bu duvarlara. Kimse bize kolay olacağını söylememişti, kimse her istediğiniz olacak dememişti. İşte şimdi her istediğimizin bizim çabamız olmadan olmayacağı bir noktadayız. Çıkmaz sokak bizim sonumuz olmamalı fakat...

Başkalarının benden sonra gördüğü bahçelerinin kapılarını kapatmalıyız... Aşkı eritip mey yerine ekmeğimizin yanında içmeliyiz, karnımız sadece yemeye içmeye doymalı, yalnız buna bitmeli açlığımız. Birbirimize asla... Şimdi bir yardım lazım duvarları aşmak için bir omuz, belki gözden çıkaracağımız insanlar lazım... Öyle güçlü olmalı ki inanmalı omuzlarla tuğlaları kırabileceğine ve kavuşabileceğine gerçek hakettiğine...

Uzun bir yolun nerdeyse sonuna gelmişken bir çıkmaz sokağa yenilmek niyetinde değilim ben. Bende gücünü içindeki senin için çağlayan sonsuz duygu şelalesinden alan bir batarya var, yılmam, tükenmem, yıkarım geçerim. Kavgadan kaçmam, çıkmaz kaç tane sokak olur bundan böyle bilmem ama sen yanımda oldukça ben gitmem...

Çıkmaz sokağında oturdum, aşkına sarıldım soğuktan korunuyorum bir kedi gibi... Fonda bizi hatırlatan şarkılar, içimde senin geleceğin heyecanıyla ısınıyorum... Sen bir çözüm bulup geleceksin bu duvarı yıkmaya biliyorum ve beni öptüğünde her zamankinden güçlü olacak, bizi bizim olacak bahçelere çıkartacaksın...

N.U.
15/12/2013

7 Kasım 2013 Perşembe

Gibi Gibi...

Başka dillerden konuşur gibiyiz seninle, sanki Türkçe ikiye bölünmüş gibi... Bir yarısını sen kullanıyorsun diğer yarısını ben ve orta bir nokta yok gibi...Sanki "Erkekler Mars'tan geliyor kadınlar Venüs'ten" teorisi ölümüne doğruymuş gibi...

Keşke sevince düşünce şekli en küçük ayrıntısına kadar karşındakinin kafasına yüklenebilseydi, öğrenilebilseydi yeni bir dilmiş gibi... Çünkü bir şeyleri kimseyle oldurmak için uğraşmamış bir insanın oldurmak için uğraştığında olduramaması o insanın en büyük başarısızlığı gibi... X kişiler her zaman bir ayrıntı gibi, kimse olamadı senin gibi...Fakat yine ayrıntı olarak kalan o X kişiler sanki bize dert, sanki hala varmışlar hayatımızda gibi... Herkes hayatına devam ederken, biz mutluluğun sembolü haline gelmişken insanların gözünde, sadece bizim bildiğimiz bir gerçek var ki o da "İpleri koparmanın bir yolu varmış gibi"... Kopmaması için uğraştığımız ip sanki bazen mumdan yapılmış gibi... Üzmemeye and içtiğim insan her defasında öyle bir davranıyor ki, sanki ben onu üzmek için yeminler etmişim gibi... Halbuki varlığını bile kabullenip, bir kenarından izlediğim, karışmadığım benden ayrı bir hayatı var onun, öyle ki ben bir misafir gibiyim, bir sığıntı gibi... Yine de üzmemek için and içtiğim o adam bunu görmez gibi... Zaten yolunda gitmeyen şeyleri iyice çığrından çıkarmamak için söylediğim pembe yalanlar onun için hayatımızı çöpe atmanın eş anlamlısı gibi... Bazen bir şeyler hep olmayacak duaya amin demek gibi... Kendini anlatamamak devası olmayan bir kanser türü gibi... Yıllarca sevip hiç tanışamamak zeka geriliği gibi... Bahtsızlığa karşı durmak dev dalgalara karşı toprağa kökleriyle tutunmaya çalışan ufak bir fidanın çabası gibi...

Bu aşk gerçekten talihsiz gibi... Hüzünlü şarkılar hep bizi anlatır gibi... Benden geçmen yakın gibi...Sensizlik yine göründü gibi...Ölüm bir nefes kadar yakınımda gibi...

07/11/2013
N.U.
















18 Ekim 2013 Cuma

Perde...

Her gidişin bir anı olarak kalmalı artık... Her geri gelişin de güzel günler olarak...

Ömrümün her bir dönemine dokunup kaçtığınla bildim seni... Ben hep güzel bildim, hep güzel sevdim seni...

Ama bakıyorum yorgunluk iliklerime işlemiş belki de bundandır sen sarılsan da üşümelerim...

Zamanından önce yaşlandıran o kadar çok şey oldu ki...Aklım artık derdin her türlüsünü kabullendi...

Şimdi yine sen yine ben yine biz...Gitmedik...Bitmedik...

İşte şimdi öyle bir zamanda geldin ki...Gitmek istediğinde gidemezsin zincirlere vurdum seni... Acımadım kendime, sana veya ona...Ben çok bekledim mutluluğu...Bu kalp benden de çok haketti...

Her gidişin, her kendime kalışım bir hakedişti...Her gelişin sabrımın sihri, her öpüşün sıyrılışıydı acıdan kalbimin...

Giden bu sefer sen olmayacaksın, giden bir başkası olmalı... Seni bana bırakmalı engellerin...Zincirli tellerin, kelepçelerin umrumda olmayacak artık...Acıması olmayan bir kalp yarattık beraber...İşkence odasında o kadar kıvrandım ki öğrendim belki de işkence etmeyi...

Sondan geriye sayıyorum artık...

Provalar sona ersin, perde açılsın artık...Bu son olacak, bu son mutlu son olacak...Bu film bizimle bitecek ilk, tek ve son aşkım...

18/10/2013
N.U.




5 Ocak 2013 Cumartesi

Benim!


Evet…evet yoruldum. Bu hayattan, senden, sensizlikten ve bir şeylerin hep ters gitmesinden… Ama yok HERŞEYİM ne bana yakışır vazgeçmek senden ne de sana olan, beni de aşan o duygularıma. Aldatmıyorum seni. Aklımı çelmeye çalışan kim ya da ne olursa olsun içimde olan hep sensin. Biliyorum ki senden başkası bu kadar derinlerime böylesine hücrelerime işleyemeyecek. Güzel seni rüyalarımda sevmek. Bir daha senin olmak sonra bir daha yine ve yine ve yine. Özledim kulağıma fısıldadığın bütün o emir cümlelerini. Bana bakışlarından anlam çıkarmaya çalışmayı özledim. Anlamıyorum seni anlamaya da çalışmıyorum artık. Seviyor musun? Bir gün şüphem yokken ertesi gün belki hayır derim bu soruya. Emin olduğum tek şey sana olan sevgim ve bunun bitmeyeceği. Şairin dediği gibi geceleri ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi seviyorum seni. Ruhum öylesine aşık ki bedenine, benden memnuniyetsiz sana kaçmak istiyor. Bedenim o kadar aşık ki ruhuna içine işle hiç çıkma istiyor. Tamamlanmıyorum… Tamamlanamıyorum sensiz… En beteri de ne biliyor musun? Anlatamıyorum hiç kimseye bendeki seni. Ruhumun sana olan açlığını anlatamıyorum.

Ama ölmeden önce göreceğim seni ahdım var. Ölmeden önce son kez gözlerin gözlerime değecek ve bu gözler açık gitmeyecek ondan sonra. Seni sevdiğimi sen nasıl biliyorsan dünya alem de öyle bilecek. Sensiz de kalsam sen varsın, sen istemesen de sen hep buradasın. Bu bedende nasıl yaptıysam seni hapsettim istesen de çıkamazsın. Özümdesin, damarlarımda akıyorsun.

Sen benim yanında hiç yatamayacağım eşim, o deftere imzayı hiç atmayacak olan damadım, bir daha kadın olduğumu hissettirmeyecek olan erkeğim ve hiç doğmayacak çocuklarımın babasısın. Sen benimsin benim kalacaksın…

07 Ocak 2011
N.U.


BOŞVER...


Ne garip… Seni sevdim… Hâlbuki ben kimseyi sevmezdim. Ya da belki seni sevdikten sonra anladım ki kimseyi sevmemiştim. Ya da ismi sevgi değildi. Daha hafif bir kelime bulmalı daha önce hissedilen güzel duygulara, daha ucuz ve daha aldatıcı… Ağzına bir parmak bal çalmaktı, fazlasına hiç sahip olamamaktı onlar çünkü. Şimdi bir başka oluştu içimde sevgi, sanki diğer bütün güzel duygulardan da vardı içinde azar azar. Sanki bir kokteyldi alabildiğine sarhoşluğumu borçlu olduğum… Ne garip sevdim seni… İçimi yırtarcasına çıkıyor bu sevgi şimdi. Sana doğru bir yol bulmak için her gün beni parçalarcasına sana yol alıyor. Ne garip hangi yöne gideceğini bile bilmiyor. O kadar yoksun ki… Yolunu bulamayan zavallı aşkım, ne onu yaratana geri dönebiliyor ne de alıcısına gidebiliyor. Öylece karmaşık sokaklarımda kaybolmasını, öylece çürüyüp gitmesini izliyorum ama niyeyse hiç ama hiç acımıyor içim. Çünkü içimde ondan o kadar fazla var ki!  
Aslında evet, çok var ama daha ne kadar daha üretebilirim bilemiyorum. En büyük düşmanlarım… Yokluk da, açlık da, yalnızlık ya da sensizken ona bensizlik de diyebiliriz, belki hepsi toplanmış, sonumu hazırlıyorlar şimdi… Ama yok!! Hepsine inat!! Bu fabrikada üretim durmayacak, senden başka müşteriye de bu aşk satılmayacak. Tek müşterim… Biliyorum gelmeyeceksin! Biliyorum geleceğim desen de hiçbir zaman gelmeyeceksin. Batacağım, onlar da biliyor ya zaten, iflasın eşiğindeyim. İnanır mısın bilmem ama sıfırı tükettim. Nefes alacak gücüm bile kalmadı ama nedense makineler çalışır halde takıldı kaldı. Durduramıyorum… Her geçen gün daha çok seviyorlar seni… Her geçen gün daha çok sevmeye zorluyorlar beni. İnan zorla seviyorum seni. Kalbimin zoruyla seviyorum. Durmaya hazır sanki senin için çarptığı gibi… Dur desen durdurur bütün makineleri. Ana şalteri sana devrettiğimi unutmuşum tabi. Kapatamıyorum. Bu cehennem gibi sesleri durduramıyorum. Sevgi sözcükleri fısıldayan makineleri ana şaltere, o kalp denen lanet şeye bağladığımı da unutmuşum. Ne kadar da aptalım zaten ne yapacaksın ki beni? Emrine verilen bedeni bile kontrol edemeyen, o bedendeki beyinle senden başka hiçbir şey düşünemeyen, gözle bile görülemeyen bir duygunun ne kadar büyük olduğunu iddia eden, o bedende taşıdığı kör gözleriyle senden başkasını göremeyen ve o kalbini seni sevmekten başka bir şeye kullanamayan beni? Napcaksın ki sen beni? Belki sen de vardın aptallığımın farkına, ondan gittin değil mi? Haklısın ben de olsam ben de giderdim… Hem napcaksın ki sen senin uğruna kendinden vazgeçecek kadar seven beni? En iyisi boşver gitsin sen beni…

28 Ağustos 2010
N.U.