Hoşgeldin =) Mutlu ya da mutsuz...Kafama estikçe yazdım ben...

Okuyup kendinden bir şeyler bulur musun bilmem!! İyi yazıyorum diye kendimi de övemem... İçimi döktüm, döküleni topladım bir daha döktüm belki. Tekerrür ettim kendimi, hırpaladım, yordum, yücelttim de bazen. Ben benim olanı ve olmayana özlemimi, kaybettiğimi ve kazandığımı, kızdığımı ve sevdiğimi, dengesizliklerimi ve özlemlerimi yazdım buraya. Ortaya çıkanı seversen ne mutlu bana!

6 Nisan 2015 Pazartesi

SONRA BİR GÜN...

Bir sonbahar günü, yağmur yağarken, günün yorgunluğu omuzlarımdayken yalvar yakar takıldım arkadaşımın peşine. Bir benzin istasyonunda oturuyordum, elimde sigara... Karşıdan biri geliyordu, kalbim mi yoksa aklım mı bilmem birileri bana fısıldadı "O senin evleneceğin adam". Bakamazdım yüzüne, alnımda yazıyordu sanki aşık olduğum. Kısa cevaplar verdim sorularına sesim titrer korkusuyla. Kalbim peşine takılmıştı, aklımsa diyordu ki "Üzüleceksin, gitme peşinden." Ben kalbimi dinledim, bir gece aldı seni ölümüne sevmem. Bir gecemi aldı sana ait olmaya karar vermem. Sonrasıysa bir rüya gibi... 

Aşka inanmayan bir insana aşkı anlatan gözlerin vardı senin. Özlediğim her şeyi bünyende saklıyordun. Koşturdum sen istedin diye, elin oldum kolun oldum, evin oldum. Rüyam öyle güzeldi ki, bulutların üzerinde, pamuk gibi bulutların üstünde, sen, ben, biz olmayı başardığım tek adam, ellerimden tutuyordu. İlk kez kendimden bir başkasının canı yanınca kalbimin acıdığını hissettim ben. İlk kez o ağladı diye oturdum ağladım, ilk kez evlenmek bana uzak değildi belki de gerçek olurdu hayallerim. Kendimden her zamankinden daha fazla umudum vardı artık. Bitmeyecekti ben ömür boyu seveceğim adamı bulmuştum. Sonra bir gün... 

 Bir direksiyonda ben, diğerinde sen... Koskoca dünya omuzlarımdaydı yine... Yanımdan gitmen beni öldürür diye korkuyordum. Yanımdan gitmene dayanamam diye... Yollar uzasın istedim, izin vermesin senin benden uzaklaşmana, varma o gideceğin yere... Evim bomboştu, içim bomboş... Şükretmeyi öğrendim hala hayatımda olmana. Uzakta bile olsan alışırdım özlemeye. Seni özlemek bile güzeldi, belki en güzel işkencemdi. Sen orada yaşıyordun, ben burada. Hep uzak olacaktık, hep sensiz olacaktım. Sesinle yetinmek zor geliyordu, sesine sarılamazdım çünkü...Sonra bir gün...


 Yalanlar girmişti aramıza... Ve senin acımasızlığın, sevgisizliğin, uzaklığın koymuyordu da gönlünün uzaklığı... İşte o kavururdu beni. Sevmediğine inandım, hiç sevmediğine. Oyuncaktım ben senin için, kısa süreli bir eğlence. Halbuki her şeyimi vermiştim düşünmeden. Aptal dedim kendi kendime. Zeki diye geçinen bir aptal... Sonra önce kendimi derslere, sonra alkole vurdum. Aramamak için kendimi tuttum. Geceleri rüya görmemek, görsem de hatırlamamak için içtim. Senin adını rahat rahat haykırıp, ağlayabilmek için içtim. Düşünmeye hiç vakit bırakmıyordum kendime. Sen hiç var olmamışsın gibi davranmak zorundaydım. Yerini doldurmaya kalktım sonra. Bir değil iki değil bazen aynı anda 3 kişiyle birden. Kalbimin sancısını kimse alamadı. Onaramadı kimse yaralarımı. Canım bedenime fazla geliyordu. Allah affetsin. Canımdan vazgeçmeyi planladım. Ölemedim, sensiz ölmek bile zor geldi. Hiç inancım kalmamıştı, hiç bir şeye isteğim... Hiç mutluluğum yoktu artık elimde. Hepsini senin için harcamıştım. Yıllar geçti tam kaçacaktım bu diyarlardan. Sensiz anlamı olmayan o kara şehirden kaçacaktım. İşte o gün, sen aradın.


 Dünyam aydınlandı, umudum yeşermişti. Seni görecektim, senin şehrine gelecektim. Yolculuk gözümde büyümüyordu artık, çünkü iki yolculuğumun arasında sen vardın ve ben hala senin olduğun her şeyi sevmeye programlıydım. O gün geldiğinde heyecandan iki saniyede bir saate bakıyordum. Saat bir türlü ilerlemedi, çünkü gelmedin. Beni yine yıktın ve gelmedin. Bitmişti artık her şey. Nefret etmeliydim ben senden. Gittim. Ve döndüğümde her ne olursa olsun başkasıyla geçirecektim hayatımı. Çünkü evlenmiştin... Çünkü artık benim için ölüydün. Ben buralarda yokken senin yüzün gülüyordu. Bense buralarda yokken, gelecek hayallerimin senden başkasıyla gerçekleşmeyeceğine karar verdim. Kendimi işe, okula her ne olursa ona verecektim. Senin mutluluğun önemliydi. Senden nefret etmem şarttı. Başka türlü yaşamam mümkün değildi. Sonra bir gün... 

 Daha fazla kalamadım uzaklarda, aklımı kaybetmeden dönmem lazımdı senin olduğun topraklara. Seninle aynı havayı solumaya kararlıydım. Senin şehrindi benim yerim. Sen benim olmasan da kabullendiğim bir şey vardı. Ben maalesef senin olarak kalmıştım. Mutsuzluğumu perçinleyen onca şeyin yanında seni aslında düşünmemem lazımdı ama her nasılsa hiç çıkamadın aklımdan. Sanki beynimde bir hapishane vardı da tek mahkum sendin. Sanki anahtarı da yutmuştum. Geldim senin şehrine. Başkalarıyla keşfettim senin yuvanı. Senin büyüdüğün yerlerden geçtim hep. Tam da atlatıyorum galiba derken... Sonra bir gün... 

 Tatlı tatlı mesajlar gelir oldu... Teknoloji sağolsundu. Sen yaşıyordun, sen beni unutmamıştın, inanılır şey değildi; ama gerçekti. Ama gerçeklerin arasında senin hala evli olman da vardı. Gelemezdim sana, savaştım kendimle. Yine yenildim. Nefret ettim kendimden ve iradesizliğimden. Nefret ettim duyduğum aşktan ve senden vazgeçemeyişimden. İçimde yenemediğim bir mutluluk ve onu bastırmaya çalışan bir umutsuzluk vardı. İçimde sen vardın, ben paramparçaydım. İçimde anlaşılamaz bir nefret ve aşk vardı. İçimde yok yoktu evet ve sen de yok olmak zorundaydın. Oldun da... Bir göründün bir kayboldun. Son dönüşün benim bayramım olmuştu. Kurtulmuştun zincirlerinden. Ve senin olmama izin vardı artık. Sonra bir gün... 

 Eski yerimde bulutların üstünde buldum kendimi. Her elimi tutuşunda ben de tutuştum. Her görüşümde aklım allak bullaktı. Seni her görüşümde mutluluktan ağlardım belki de... Yakınımdakiler sevdi, sevmedi, bir istedi bir istemedi seni. Herkesi silmeye hazır bir insan vardı elini tuttuğun. Senin için dünyayı hiçe sayacak. Sevgisi hiç eksilmemiş bir kadın... Hem de sana ait kalmış o kadın seninle her şeye hazırdı. Sonra bir gün... Gelip çatmıştı artık seninle güzel bir başlangıç. Gelip çatmıştı hayatımın geri kalanında senin olacağın o günler. 7 sene sonrasını bulmuştu ama bulmuştu işte sonunda yolunu. Kalbim doğru söylemişti. Sen benim evleneceğim adamdın. Senin yüzüğün vardı parmağımda ve baktıkça kahkahalar atmak istiyordum. Sonra bir gün... 

 Güzel olmasını istediğim ama huzursuz olan bir kalabalıktaydık seninle. Sanki kimseler yoktu aslında baş başaydık. Seni gördükçe mutlu oluyordum. Ve aynaya baktıkça beyazlar giymeyi ne kadar istediğim aklıma düştü. Sen de beyazdın... Biz birbirimize ait olduğumuzu ilan ediyorduk bütün dünyaya ve ailemiz bildiğimiz herkese. Yine bir yüzük mutlu etti beni. Senin parmağında gördüğüm o kocaman yüzük benim mutluluğumu taşıyordu. Yolun sonuna geldiğimizi anlatıyordu her şey bana. Başka bir yola çıkacaktık ve bu sefer beraber olacaktık. Sen benimdin artık. Seni tanıdığım günkü gibi aklımı, kalbimi, bedenimi ve ruhumu dolduruyordun. Sevindim kurdele kesildiği saniye. Yanlış adamı sevmediğimi anladım. Ben hep doğruyu sevmiştim. Kalbim de "BEN SANA SÖYLEMİŞTİM" diyordu bağıra bağıra. "BEN SANA SÖYLEMİŞTİM..."

 N.U. 06.04.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder